-
Adem Dağ
Tarih: 19-05-2025 17:34:00
Güncelleme: 19-05-2025 17:34:00
Peki ya biz? Türkiye’de hayat büyük ölçüde İstanbul, Ankara, İzmir ve birkaç büyük şehirde sıkışıp kalmış durumda. Yatırımlar bu şehirlerde yoğunlaşınca beraberinde trafik, pahalılık, konut krizi ve sosyal dengesizlikler geliyor. Kırsalda yaşayan gençler geleceklerini şehirde arıyor, şehir ise onlara ne barınacak bir yer sunabiliyor ne de insanca bir yaşam.
Oysa çözüm çok açık: üretimi ve istihdamı yerele yaymak. Her bölge, hatta her ilçe kendi potansiyeline göre desteklenmeli. Bir kasaba tarıma dayalı sanayiyle, bir diğeri tekstille ya da teknolojiyle kalkınabilir. Devletin ve özel sektörün el ele vererek Türkiye’yi sadece birkaç büyük şehirde değil, tüm coğrafyasında yaşanabilir kılması şart.
Başarılı Bölgesel Kalkınma Örnekleri
Bunun mümkün olduğunu gösteren örnekler de var aslında. Mesela Denizli, uzun yıllardır tekstil üretimiyle hem iç piyasaya hem de ihracata dönük güçlü bir altyapıya sahip. Kentin nispeten küçük olmasına rağmen istihdam yaratma kapasitesi oldukça yüksek. Aynı şekilde Gaziantep, sanayi bölgeleriyle sadece Türkiye’ye değil Ortadoğu’ya da üretim yapan bir merkez haline geldi. Gaziantep’in başarısı, sadece devlet yatırımlarıyla değil, yerel girişimcilerin ve sanayicilerin vizyonuyla da ilgilidir.
Konya, gıda ve tarım makineleri üretimiyle Türkiye’nin dört bir yanına ürün gönderiyor. Şehir kendi kaynaklarını kullanarak bölgesel bir üretim merkezi haline gelmiş durumda. Bu iller, büyük metropoller olmadan da nasıl güçlü bir ekonomik yapı kurulabileceğinin canlı kanıtı.
Her Bölgenin Kendi Gücü Var Doğu Karadeniz, çay ve fındıkla; Güneydoğu, tarım ve hayvancılıkla kalkınabilir. Erzurum’da et işleme tesisleri, Kars’ta peynir fabrikaları, Van’da et ve süt ürünleri işleyen kooperatifler kurulabilir. Mardin’in zeytinyağı, Siirt’in fıstığı, Iğdır’ın kayısısı... Bunların hepsi sadece tarım ürünü değil, aynı zamanda sanayiye dönüşebilecek ekonomik değerlerdir.
Buna karşılık biz, yıllarca bu potansiyeli görmezden gelip bütün kaynakları İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e ve birkaç başka merkeze yığdık. Sonuç ortada: göç eden köyler, boş kalan ilçeler, yaşlanan kırsal nüfus ve patlayan şehirler.
Gerçek Kalkınma Ne Demek?
Gerçek kalkınma, sadece kişi başına düşen gelirle ölçülen bir şey değildir. Bir toplumun huzuru, dengeyi, aidiyet hissini koruyabilmesi için insanların kendi doğup büyüdüğü yerde üretip yaşayabilmesi gerekir. Çocuklar büyüdüklerinde göç etmek zorunda kalmamalı, aksine kendi topraklarında bir gelecek kurabileceklerine inanabilmelidir.
Kalkınma planları masa başında değil, sahada; köyde, ilçede, küçük sanayi sitesinde yapılmalı. Sadece otoyol ya da havaalanı değil, küçük ölçekli ama sürdürülebilir üretim merkezleri inşa edilmeli. Kooperatifçilik teşvik edilmeli. Devletin yatırım teşvikleri sadece “organize sanayi bölgesi” ilan etmekle sınırlı kalmamalı, üretim ve istihdamı doğrudan desteklemeli.
Türkiye'nin sadece İstanbul'dan ibaret olmadığını hatırlamanın zamanı geldi. Trakya’dan Hakkâri’ye, Sinop’tan Hatay’a kadar her köy, her kasaba üretim zincirine dahil edilmeden gerçek anlamda bir kalkınma sağlanamaz. Ne büyük şehirlerin yükü azalır ne de toplumsal huzur sağlanabilir.
Her köye bir fabrika, her ilçeye bir üretim merkezi hayal değil. Yeter ki niyet edelim, planlayalım ve bu ülkenin her karış toprağını yeniden değerli kılalım.
- Kurumların Göremediği, STK’ların Duyamadığı Çığlık: Gaziemir’den Van’a Uzanan Sessiz Bir Felaket
- Savaşların Gerçek Mağdurları: Ezilen Halklar ve Yok Olan Gelecek
- Uyan Ey Müslüman! Namus Elden Gidiyor!
- Asla Geç Değil: Başlamak İçin En Doğru Zaman Şimdi
- Halepçe Katliamı: Unutulmaması Gereken Bir İnsanlık Suçu
- Van Havalimanının Kapatılması Şehir ve Turizm İçin Büyük Risk!
- Van Çevre Yolu: 15 Yıllık Bekleyiş Ne Zaman Bitecek?
- Türkiye'deki yoksullukla mücadele için ne yapılabilir?
- Türkiye'de Yoksulluk Oranı
- Bir Veli'nin Hayat Hikayesi